Manavgat Şelalesi

Manavgat Şelalesi

Manavgat Şelalesi, Antalya'nın Manavgat ilçesinde Manavgat Nehri üzerinde bulunan ünlü bir şelaledir.

Antalya'ya 75 km mesafededir. Manavgat ilçesinin 3 km kuzeyinde bulunan ve adını bu ilçeden alan şelale, ırmak sularının 3-4 m'lik bir falezden düşmesiyle meydana gelir. Az bir yükseklikten dökülmesine rağmen geniş bir alan üzerinde yüksek bir debiyle akar. Ayrıca Manavgat Irmağını besleyen kaynaklardan en büyüğü olan karstik Dumanlı kaynağı, Oymapınar barajı yapıldıktan sonra baraj gölü içinde kalmıştır.

Kent gürültüsünden uzaklaşıp doğa ile başbaşa kalmak isteyenler için şelalenin çevresinde uygun piknik alanları vardır. Ayrıca çevredeki lokantalar, taze balık yeme imkânını sunarlar. Ulaşım, Manavgat'tan kalkan minibüslerle sağlanır.Manavgat Şelalesi

Manavgat Şelalesi, Antalya'nın Manavgat ilçesinde Manavgat Nehri üzerinde bulunan ünlü bir şelaledir.

Antalya'ya 75 km mesafededir. Manavgat ilçesinin 3 km kuzeyinde bulunan ve adını bu ilçeden alan şelale, ırmak sularının 3-4 m'lik bir falezden düşmesiyle meydana gelir. Az bir yükseklikten dökülmesine rağmen geniş bir alan üzerinde yüksek bir debiyle akar. Ayrıca Manavgat Irmağını besleyen kaynaklardan en büyüğü olan karstik Dumanlı kaynağı, Oymapınar barajı yapıldıktan sonra baraj gölü içinde kalmıştır.

Kent gürültüsünden uzaklaşıp doğa ile başbaşa kalmak isteyenler için şelalenin çevresinde uygun piknik alanları vardır. Ayrıca çevredeki lokantalar, taze balık yeme imkânını sunarlar. Ulaşım, Manavgat'tan kalkan minibüslerle sağlanır.

Malavi Gölü (Nyassa Gölü)

Malavi Gölü (Nyassa Gölü)

Malavi Gölü (eski tabir Nyassa Gölü), 560 km uzunluğu, 80 km'ye varan genişliği (ortalama 50 km) ve 704 m'ye kadar olan derinliği ile Büyük Rift Vadisi'nin en büyük göllerinden biridir. Yüzölçümü 29.604 km²'dir bu gölde malavi balıkları yaşar ve malavi balıkları başka hiçbir yerde yaşamaz

Coğrafya

Malavi Gölü, büyüklük bakımndan Doğu Afrika'da sadece Tanganika ve Victoria Gölü'ne geçilir ve Yeryüzü'nün dokzuncu büyük gölüdür. Gölden kaynaklanan akarsu, Shire Nehri'dir. Malavi Gölü'ne kıyısı olan ülkeler Tanzanya, Malavi ve Mozambik'tir.

Gölün güney kısımları, geniş ve güzel plajlarıyla oldukça sevilir. Kuzeye doğru kıyılar dikleşir. Tamamen kuzeydeki Tanzanya kısmında Livingstone Dağları'nın 2.500 m yüksekliğe ulaşan dik duvarları gölün hemen yanından yükselir. Burada çok şiddetli rüzgarlar ve yüksek tehlikeli dalgalar meydana gelir. Karşı tarafta bulunan Malavi kısmındaki Karonga ve Chilumba arası çok daha az sarpken Chilumba ve Nkhata Bay arası yeterince diktir.

Göl ekonomisi ve ulaşım

Malavi Gölü, balık türlerinin zenginliği ile (yaklaşık 1500 tür) aquaristik (akvaryumculuk) alanda çok ünlüdür. Renk bakımnından çok görkemli olan birçok tür, aquaristik alanda çok yaygındır. Bu balıklar, yumurtalarını ve yavrularını koruma amaçlı ağzında taşıyan Cichlidae familyasına (Cichlidler) aittir. İlginç olan ise, bu familyadan Tilapia cinsinin besin amaçlı ihracatta işe yaramasıdır. Bu balıklar ekonomik amaçlı sadece Malavi Gölü'nün en güney kısmında avlanırlar. Balıkçılar oyma kayıklarla da bu balıkları otla ile avlasalar da bunların miktarı ticareti yapılabilecek düzeyde asla değildir.Hemen kıyıdan ağ sallama ile balıkçılık çok daha yaygındır ancak balıkların büyük olanları burada bulunmaz.

Malavi Gölü'nde yolcu ve yük taşımacılığı bir tane motorlu gemiyle (MS Ilala) yapılır. Güneyden kuzeye limanlar, Monkey Bay, Chipoka, Makanjila, Nkhotakota, Nkhata Bay, Mphand Port, Ruarwe, Charo, Mlowe, Chilumba ve Karonga şehrindeki Kambwe 'dir. Monkey Bay-Karonga arasında gidiş-dönüş yolculuk 5 gün sürer. Nkhata Bay'den haftada iki kez Chizumulu ve Likoma adalarına sefer vardır.

Göl hayvanları

Göl suyu cam gibi berraktır. Rüzgarsız zamanlarda birçok metre derinlikte zemin görülebilir. En başta dikkat çeken bir unsur da suda da karadaki gibi çok hareketli ve hızlı olan su aygırlarıdır. Hantal cüsseleri aldatıcıdır. Bu hayvanlar bitki yiyicidir ancak açık suya kaçış yollarını kestiklerinde insanlara saldırırlar. Kurbanlarını suyun altına çekerler ve orada havasız bırakırlar. Su aygırları her yıl, balık bakımından zengin olan gölde yeterli besini bulan timsahlardan daha fazla sayıda insanı öldürmektedir. Üzerinde yerleşim olmayan küçük adalarda piton yılanı ve varan (kertenkele cinsi) gibi vahşi hayvanlar bulunur. Karşılaştırıldığında, gölün yerleşim olan yerleri daha tehlikesizdir.Gölde cichlid olarak tabir edilen balık türleri bulunmaktadır.Bu balıklar akvaryum hobisinin büyük bir kısmını oluşturmaktadır.Ülkemizde ve dünyada bu balıklar gittikçe önemli bir hale gelmiştir.Malawi cichlidleri ülkemizde artık bolca bulunan akvaryum balığı türlerindendir. Özellikle sarı ve beyaz prenses çok yaygın bulunabilen akvaryum balığıdır.

Milli park

1980 yılında 88 km² büyüklüğünde Lake Malawi National Park Monkey Bay'in güneyinde kuruldu. Park, gölün bir kısmını, Khumba Yarımadası 'nı oniki küçük adayı kapsar. Milli Park, 1984 yılından beri UNESCO'nun Dünya Doğa Mirası listesindedir.

Gürleyen Duman Şelalesi (Victoria Şelalesi)

Gürleyen Duman Şelalesi (Victoria Şelalesi)

Victoria Şelaleleri veya Mosi-oa-Tunya dünyanın en görkemli şelalelerindendir. Zambezi Nehrinin üzerinde, Zambiya ve Zimbabve sınırları arasında, bulunur. Şelaleler yaklaşık olarak 1,7 km genişliğinde ve 128 m yüksekliğindedirler.




 

İskoç kâşif David Livingstone şelaleleri 1855'te ziyaret etmiş ve Kraliçe Victoria'nın anısına Victoria Şelaleleri ismini vermiştir. Bununla birlikte şelale zaten yöresel olarak Mosi-oa-Tunya yani "gürleyen duman" diye anılmaktaydı. Şelaleler iki milli parkın parçasıdırlar, Zambiya'daki Mosi-oa-Tunya Milli Parkı ve Zimbabve'deki Victoria Şelaleleri Milli Parkı. Şelaleler Güney Afrika'nın en önemli turist çeken noktalarından biridir. Aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Alanıdır.Dünyanın yedi harikasından biridir. 


Kuzey Amerika'daki Niagara Şelaleleri'nden daha geniş olan Victoria Şelaleleri sadece Güney Amerika'nın Iguaçu Şelaleleri ile karşılaştırılabilir. Iguaçu 270'den fazla (görece) 'küçük' şelaleye bölünmüşken Victoria dünyadaki en büyük, 100 metreden yüksek ve 1,5 km'den geniş, tek su yatağından, dökülmektedir.

 

Victoria Şelalesi'nin üzerinde ise hiç kaybolmayan 1 gökkuşağı vardır.

İguasu Şelalesi (Büyük Su )


İguasu Şelalesi (Büyük Su )

Iguasu (Portekizce Iguaçu, İspanyolca Iguazú) 1.320 km uzunluğunda Güney Amerika'da bir nehir. İsmi Yguazu kelimesinden (Guarani dilinde Büyük su) gelir.



 

İki farklı nehrin (Irai ve Atuba) Curitiba şehri yakınlarında birleşmesinden oluşur. Parana nehrine dökülmeden önceki son kilometrelerinde Arjantin (Misiones eyaleti) ile Brezilya (Parana eyaleti) arasında sınır oluşturur.

 

Parana Nehri'ne döküldüğü yerin yakınlarında, Brezilya tarafında Foz do Iguaçu, Arjantin tarafında ise Puerto Iguazu şehirleri bulunur.İki şehir de nehri geçen bir köprü ile birbirlerine bağlıdır.
Iguaçu'nun en ünlü özelliği, nehrin döküldüğü yerin birkaç kilometre öncesindeki şelaleleridir. Şelaleler de aynı şekilde tam sınırda bulunur. Büyük kısmı, görkemli "Şeytan Gırtlağı" 'na geçiş imkânının da bulunduğu Arjantin kısmındadır. Ama insan, şelalelerin etkisini Brezilya tarafından daha iyi hisseder.Toplam genişliği 2700 m olan Igaçu Şelaleleri'nde, ortalama 1.700 m³/s, uzun yağışlardan sonra ise 7.000 m³/s su, iki basamak halinde 75 metreden dökülür.

 

Bu doğa güzelliğini, Álvar Núñez Cabeza de Vaca 1542 yılında keşfetmiştir. Eleanor Roosevelt bu nefes kesici doğa mucizesine baktığında, ağzından şu iki kelime dökülmüş: "Poor Niagara" (zavallı Niagara)

 

Her iki tarafı da kapsayan milli park 1984 yılında UNESCO tarafından "Dünya mirası" listesine alınmıştır.Turizm sebebi ile lokal anlamda çok önemli bir ekonomik rol oynar.

Everest Dağı

Yeryüzünün sonuna gittim.
Suların sonuna gittim.

Gökyüzünün sonuna gittim.

Dağların sonuna gittim.

Arkadaşım olmayan bir şey bulamadım.


Navajo Kabilesi (Şarkı)


Everest Dağı

Everest, dünyanın en yüksek dağı. Himalayalar’da, yaklaşık 28 derece kuzey enlemi ile 87 derece doğu boylamında, Çin–Nepal sınırı üzerinde yer alır. Çıplak Güneydoğu, Kuzeydoğu ve Batı sırtları en yüksek noktalara Everest (8.850 m) ile Güney doruğunda (8.748 m) ulaşır. Everest Dağı Kuzeydoğudaki Tibet Platosundan (yaklaşık 5.000 m) tam olarak görülebilir. Eteklerinden yükselen Çangtse, Khumbutse, Nuptse ve Lhotse gibi doruklar Everest'in Nepal’den görülmesine engel olur.

Oluşumu :

Büyük Himalayalar’ın oluşumu, Miyosen Bölümde (yaklaşık 26-27 milyon yıl önce) Hindistan Yarımadasıyla Tibet Yaylalarının birbirine yaklaşmasının yol açtığı, jeolojik tortul havzalardaki sıkışmayla başladı. Bunu izleyen evrelerde Katmandu ve Khumbu napları (kırık ve devrik yamaç kıvrımları), sıkışıp yukarı doğru çıkarak birbirlerinin üzerine kıvrıldılar ve ilkel bir dağ sırası oluşturdular. Kuzeydeki arazi kütlesinin toptan yükselmesi, bölgenin yüksekliğini arttırdı. Napların yeniden kıvrılmasıyla bölgenin tümü yeni bir tabakayla örtüldü ve Pleyistosen Bölümün (yaklaşık 2,5 milyon yıl önce) Mahabarat Evresinde Everest Dağı ortaya çıktı. Karbonifer Dönemin (yaklaşık 345-280 milyon yıl önce) sonu ile Permiyen Dönemin (280-225 milyon yıl önce) başından kalan ve başka yarı-kristalleşmiş tortullarla ayrılmış olan kireçtaşı katmanları, senklinal katmanlaşma yoluyla biçimlendi. Günümüzde de süren bu biçimlenmenin yol açtığı sürekli yükselme aşınımla dengelenmektedir.

İklimi :

Everest Dağı troposferin üçte ikisini geçerek oksijenin az olduğu üst katmanlara ulaşır. Oksijen eksikliği, hızı saatte 100 km ye varan sert rüzgarlar ve zaman zaman -70 dereceye kadar düşen aşırı soğuklar yukarı yamaçlarda herhangi bir hayvan ya da bitkinin yaşamasına olanak vermez. Yaz musonları sırasında yağan kar rüzgarla ufalanarak yığılır. Bu kar yığıntıları buharlaşma çizgisinin üzerinde olduğundan genellikle buzulları besleyen büyük buzkar çanakları oluşmaz. Bu nedenle Everest’in buzulları yalnızca sık sık düşen çığlarla beslenir. Ana sırtlarla birbirinden ayrılan dağ yamaçlarındaki buz katmanları dağın eteklerine kadar bütün yamacı kaplamakla birlikte, zaman içinde iklimin değişmesiyle ağır ağır çekilmektedir. Kış aylarında kuzey batıdan gelen güçlü rüzgarlar karları süpürerek doruğun daha çıplak bir görünüm kazanmasına yol açar.

Buzullar :


Everest Dağındaki başlıca buzullar Kangşang Buzulu (doğu), Doğu ve Batı Rongbuk Buzulları (kuzey ve kuzeybatı), Pumori Buzulu (kuzeybatı), Khumbu Buzulu (batı ve güney) ve Everest ile Lhotse-Nuptse sırtı arasında kapalı bir buz vadisi olan Batı Buzyalağıdır.

Akarsular :

Dağdan çıkan sular birbirinden ayrılan kollarla güneybatı, kuzey ve doğu yönünde akar. Khumbu Buzulu eriyerek Nepal’de Lobucya Khola Irmağı'na karışır. İmca Khola adını alarak güneye doğru akan bu ırmak Dudh Kosi Irmağıyla birleşir. Çin’deki Rong Çu Irmağı Everest’in yamaçlarında Pumori ve Rongbuk buzullarından Karma Çu Irmağı ile Kangsang Buzullarından doğar.

Tırmanma Girişimleri :

Everest'e tırmanma girişimleri 1920'de Tibet yolunun açılmasıyla başladı. İlk olarak Kraliyet Coğrafya Derneği ile dağcılık Kulübü Birleşik Himalaya Komitesinin desteklediği bir ekip 1953’te doruğa ulaştı. 29 Mayıs 1953 günü Yeni Zelandalı Edmund Hillary ve Nepalli Tenzing Norgay, Güneydoğu sırtına tırmanarak Güney doruğundan geçip doruğa vardılar. Dağcılar bu tırmanış sırasında açık ve kapalı devre oksijen sistemleri, özel olarak yalıtılmış ayakkabı ve giysiler ile elde taşınır telsiz aygıtları kullandılar. Bu tarihten sonra çeşitli ülkelerin desteklediği çok sayıda dağcı ekibi doruğa ulaşmayı başardı.

Türk Tırmanışçılar :

Everest'e çıkan ilk Türk dağcı, 21 Mayıs 1995'te Nasuh Mahruki oldu.Zirveye Nepal yönünden çıkan ilk Türk ise Tunç Fındık'tır (23 Mayıs 2001).
Elif Eylem Maviş, 15 Mayıs 2006 'da Everest'e tırmanan ilk Türk kadını oldu. Aynı tırmanış, Türklerden oluşan bir ekibin ilk Everest zirve çıkışıdır.Bu ekip, bir Türk dağcının ilk oksijensiz tırmanışını gerçekleştirmeyi de denemekle birlikte, bu hedefe ulaşamadı.

Dünya Günü (Earth Day)

Dünya Günü (Earth Day)

"Tüm dünya bugün, 22 Nisan’da “Terra”yı yani güneş sisteminin üçüncü mavi gezegenini korumak için tedbirleri konuşuyor. Galaksinin uzak bir köşesinde yaşam açmış bir gezegende bir avuç insan olarak yaşıyoruz ve gezegenimizin doğumgününü kutluyoruz.


Gezegenimiz uzaktan mavi bir bilye gibi yaşamla parlıyor. Binlerce kuşak insana ve milyonlarca canlı türüne ev sahipliği yapıyor.Gün ve gün dünyanın nefes alışlarını yakından duyuyoruz. Sayımız artıyor tüketimimiz artıyor. Gün geçtikçe çevre bilinci de gelişiyor. Yıkıcı bir yarış.

Gezegenimiz uzaktan mavi bir bilye gibi yaşamla parlıyor. Binlerce kuşak insana ve milyonlarca canlı türüne ev sahipliği yapıyor.Gün ve gün dünyanın nefes alışlarını yakından duyuyoruz. Sayımız artıyor tüketimimiz artıyor. Gün geçtikçe çevre bilinci de gelişiyor. Yıkıcı bir yarış.

İnsan ve dünya ne zaman bölündü? Eller ne zaman koptu birbirinden. Teni topraktan gelen insan ne zaman düşman oldu anasına. Ve ne zamandan beri beton şehirlerinde yüzünü annesinden çevirmiş halde huzursuz ve perişan koşuyor bir yerlere. Durmadan düşünmeden yaşıyor işte."
Dünya Günü ?

22 Nisan Dünya Günü, ilk olarak San Francisco’da 1969 yılında düzenlenen Ulusal UNESCO Dünya Konferansında John McConnell tarafından Dünyamızın yaşamı ve güzelliğini kutlayarak karşı karşıya kaldığı çevresel tehditlere dikkat çekmek amacıyla bir Dünya Günü düzenlenmesi fikri ile ortaya çıkmıştır.

John McConnell’in ilk önerdiği Dünya Günü kutlamaları için tarih ise ekinoks (gece ve gündüzün eşit olduğu) zamanı yani 21 Mart olmuştur. Daha sonra ise, çevre sorunlarına büyük bir kamuoyu ile tepki gösteren ilk hareket Wisconsin Senatörü Gaylord Nelson’un desteği ile 22 Nisan 1970 tarihinde ilk Dünya Günü kutlamaları olarak tarihe geçmiştir. Bu kutlamalara 20 milyon kişi katılmış, birçok konferanslar ve sempozyumlar düzenlenerek, çevre sorunlarına dikkat çekilerek ABD’nin ilk 'Temiz Hava Yasası' ve 'Temiz Su Yasaları' hazırlanmıştır.

Önemli Olaylar :

1969 YILI VE ROMA KULÜBÜ RAPORU

İlk kez Dünyamızı korumak güzelliğini kutlamak için John McConnell tarafından San Francisco National UNESCO konferansında gündeme getirildi.

O yıllarda şaşırabilirsiniz ama ekonomik büyümenin sonsuz olacağı düşünülüyordu. Oysa “Roma Kulübü Raporu” denilen bir grup biliminsanı ve sanayicinin raporu durumun krize dönüşeceğini ve sanayii büyümesinin çevre felaketleri yaratacağı ortaya konduğunda hiç gerçekçi gelmedi. Hatta bir çok büyük politikacı bunun Amerika’nın gelişmesini önlemek isteyen yabancı ülkelerin bir taktiği olduğunu iddia etti.

1970′Lİ YILLAR

Nükleer denemelerin tüm hızıyla yapıldığı bir döneme karşılık geliyor. Dünyanın her yerinde nükleer denemelerin yasaklanması yıllar sürecek bir süreç alacaktı.

Geçen yıllarda çevre sorunları bu ölçüde işlenmiyordu. 1990′lu yıllarda tüketim ve üretim bandının mutlaka geridönüşüm yani “recycle” içermesine kara verildi. Böylece şehir çöpleri daha etkin ayrıldı. Metaller, kağıt ve türlü malzeme ayrıştırılıp tekrar kullanıldı.

Amaç en az çöp atık ortaya çıkarmak ve çöpte kaybolan metal ve kağıt yerine sürekli ağaç kesilmesini ve maden açılmasını önlemekti.

1990′LI YILLAR

Ozon Tabakası‘ndaki yırtık ve Chlorofluorocarbon gazlar gündeme gelmişti. Özellikle parfümlerden buzdolaplarına kullanılan pek çok kimyasal gazın dünyaya ciddi zarar verdiği anlaşılmıştı.

2000′Lİ YILLAR

“Küresel İklim Değişikliği” karbondioksit birikimi ve özellikle temiz / yenilenebilir enerji kaynakları, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, dalga enerjisi gibi alternatifler gündeme geldi.

Cihazların enerji koruma modu olması, (Energy Star standartları) otomatik bekleme / standby konumuna gelmesi aranır oldu.

Öyle ki Plazma TVler daha fazla enerji harcadıkları için LCD TV ler karşısında pazar kaybetti. Çünkü Amerikalı, Avrupalı ve Avustralyalı ailelerin Plazma TV tercihinin ciddi anlamda enerji krizi doğuracağı hesaplanmıştı. Aydınlatma için akkor ampüller yerine alternatif olacak yeni LED aydınlatmalar, fluoresan ampüller önerildi.

Kısacası dünya insanı 1969′dan beri çok büyük çevre felaketleri yaşadı ve yenilerinin yolda olduğunu kuraklığın, sellerin fırtınaların kapıda olduğunu farketti.

Bir kaç kişiyle başlayan gündem önce şehirlere sonra ülkelere yayıldı. Earth Day her geçen yıl daha büyük ölçekte bildirilerle ve küresel çevre eylemleriyle enerji tasarrufuyladevam etti.
Bu yıl ise en büyük çevresel sorun, gıda dağılımının dengesizliği. Enerji darboğazı nedeniyle hububat ürünlerinin petrol yerine ikame üretimde kullanılması bir anda bir gıda darboğazı yaşattı. Dünyanın pek çok yerinde ayaklanmalar ve açlık tehdidi başladı.

Bulut (Cloud)

Bulut (Cloud)

Bulut, su damlacıkları, buz kristalleri ya da bunların karışımlarından oluşan, toprağa değmeyen, gözle görülür kütledir.

Atmosfer'de yoğunlaşan madde su buharıdır. Bu da, küçük su damlacıklarını, genellikle 0.01 mm buz kristallerini oluştururur. Milyarlarca damlacık ve kristallerin beraber durmasıyla bulut olarak görünürler. Bulutlar tüm görünür dalga boyutlarını yansıtır ve genellikle beyazdır fakat gri veya siyah olarak görünebilirler. Siyah görünmelerinin sebebi, çok kalın veya yoğun olması ile güneş ışığının geçmesine izin vermemesindendir.

Bulut cinsleri ve açıklamaları

Cirrus (Ci) : İnce beyaz iplikler ya da beyaz parçalar ya da dar şeritler biçiminde birbirinden ayrı parçalardan oluşan bulutlardır. Bu bulutların ipliksi bir görünümü ya da ipeksi bir parlaklığı vardır; Kimi zaman her iki özellik bir arada bulunur.

 




Cirrocumulus Bulutu

Cirrocumulus (Cc): Gölgesiz ince beyaz parça, örtü ya da katman biçiminde bulut. Birbirine karışmış ya da ayrı ayrı ve oldukça düzgün dizilmiş taneler, dalgacıklar biçiminde çok küçük öğelerden oluşur. Bu öğelerin görünür genişlikleri 1 dereceden azdır.


Cirrostratus Bulutu

Cirrostratus (Cs): Genellikle ışık halkası oluşturan ipliksi ya da düzgün görünümlü, saydam ve gökyüzünü tümüyle ya da kısmen örten beyazımsı bulut türü.



Altocumulus Bulutu

Altocumulus (Ac): Beyaz ya da gri, ya da beyaz gri renklerde parça, örtü ya da katman biçiminde bulut. Genellikle gölgeli yerleri olur; katmanlardan, yuvarlak kütlelerden ve tomarlardan oluşur. Kısmen ipliksidir ya da dağılıp yayılmış durumdadır; karışıp birleşmiş olabilir ya da olmayabilir. Düzenli dizilmiş küçük öğelerinin 1 ile 5 derece arasında belirgin bir genişliği vardır.

 

Altostratus Bulutu

Altostratus Bulutu (As): Grimsi ya da mavimsi renklerde bulut örtüleri ya da çizgili ipliksi ya da birörnek görünümlü katmanlar. Gökyüzünü tümüyle ya da kısmen örter; güneşi, bir buzlu camın arkasından görünüyormuş gibi bulanık bir biçimde gösterecek kadar ince bölümleri vardır.

 

Nimbostratus Bulutu

Nimbostratus (Ns): gri renkli bulut katmanı. Genellikle koyu renklidir. Oldukça sürekli yağan ve çoğu kez yere kadar ulaşan yağmur ya da kar yüzünden görünümü yayılmış gibidir. Güneşi tümüyle örtecek kadar kalındır. Çoğu kez bu katmanın altında, parçalı bulutlar bulunur; nimbostratus bulutları bunlarla birleşmiş ya da birleşmemiş durumda olabilir.

 

Stratocumulus Bulutu

Stratocumulus (Sc): Gri ya da beyazımsı, ya da gri ve beyazımsı renklerde parça, örtü ya da katman biçiminde, hemen her zaman koyu parçaları olan bulut. Mozaik gibi, yuvarlak kütlelerden, tomarlardan oluşur.Yere ulaşmadan buharlaşan yağış durumu dışında ipliksi değildir. Birleşmiş ya da birleşmemiş durumda olabilir. Düzgün dizilmiş küçük öğelerin çoğunun genişliği görünürde 5 dereceden çoktur.




Stratus Bulutu

Stratus (St) : Genellikle bir örnek bir zemini olan gri bulut katmanı. Çisenti, buz prizmaları ve kar taneleri verebilir. Güneş, bulutun arkasından göründüğünde çevresi açıkça ayırt edilebilir. Stratus ayla oluşturmaz; ayla olayı çok düşük sıcaklıklarda ortaya çıkabilir. Stratus, kimi zaman parçalar halinde de görülebilir.

 

Cumulus Bulutu

Cumulus (Cu) : Birbirinden ayrı bulutlar. Genellikle yoğun olurlar ve dış çizgileri keskindir. Kabarık duran üst bölümü, karnabahara benzeyen, yükselen tepeler, kubbeler ya da kuleler biçiminde düşey olarak oluşur. Güneşin aydınlattığı bölümleri çoğu zaman parlak beyaz renk alır. Bu bulutların zemini görece koyu ve yataydır. Kimi zaman parçalı görünümde olurlar.

 

Cumulonimbus Bulutu

Cumulonimbus (Cb) : Dağ ya da çok büyük kuleler biçiminde, düşey doğrultuda büyük yer kaplayan, ağır ve yoğun bulut. Üst bölümünün bir kısmı genellikle düzgün, ipliksi ya da çizgilidir ve hemen her zaman yassıdır. Bu bölüm, örs ya da çok büyük bir sorguç biçimi alana kadar yayılır. Çoğu kez koyu renkte olan bulutun zemininin altında, sık sık onunla birleşmiş ya da birleşmemiş durumda parçalı bulutlar vardır. Burada çoğu kez yağış olur; bu yağış kimi zaman yere ulaşamadan buharlaşan türden olabilir..Bu bulutlara dış dünyayla bağlantısız kasırgalar denilebilir.Uzaktan bakıltığında sadece bir şekilli bulut gibi gözükür ama içinde 30,000 °C ısılı ve yüzbinlerce wattlık elektrik enerjili şimşeklerle saatte 260 km'yi bulan rüzgarlar vardır.Şu anda hiçbir cumulonimbus bulutun içi görüntülenmemiştir.Sadece sağ çıkan çok nadir görgü tanıkları ve radarlar sayesinde bilgi sahibi olunmuştur.